Can yakanların canı yanmalıdır. O zaman “Hak yerini buldu” diyebiliriz. İlahi adalet bir gün mutlaka yerine gelir diye inansak ta, failler hayattayken bu adaleti biz de görmek isteriz.

İsrail ve Şaron iyi bir örnek olabilir. Dünya tarihinde yüzlerce, binlerce insanı öldürenler için, ilahi adaletin bazen yerine geldiğini  gördüğümüz olmuştur.

Bazılarını göremediğimiz için, insani duygularımızı tatmin etmek için, lanetler okumaya devam etmişiz ve etmeye de devam ediyoruz.

Bazı insanlık düşmanlarının kendileri üzerinde adaletin tecellisini göremediğimiz halde, geride kalanların bu adaletin oluşması için neler çekildiğini biliriz. Hitler’in Almanya’sı güzel fakat çarpık bir örnektir. Çünkü Almanlar, ilave olarak, büyük bir Yahudi propagandasının sonuçlarını da kabullenmek zorunda kalmışlardır.

Dünya ailesinin bireyleri olan devletler, genelde bu trajik olaylarda sadece seyirci olmakla yetinmişlerdir. Bu, bıçağın kendi sırtlarına dayanmasına kadar devam etmiştir.

Amerika’nın Yerlilerine, Almanya’nın Yahudilere, Rusya’nın Çeçenlere, Güney Amerika’nın Beyazlara, Ermenilerin Türklere, Bulgarların-Yunanlıların Batı Trakya Türklerine ve Nihayet İsrail’in Filistinlilere yaptıkları hep aynı tip uygulamalardır.

Devlet idare eden yöneticiler, hele dünya çapında olan liderler, önemli uygulamalarından kendilerine verilen isimlerle ön plana çıkarlar ve artık yeni adlarıyla anılırlar. Eski adları unutulur gider.

Ne yazık ki, tarihte bu tip isimler, batıda hep kötü olanlara, doğuda ve özellikle Türklerde de iyilere ait olmuştur. Batının Kazıklı Voyvoda’sı Türklerin Kanuni’si iyi örneklerdir.

            Şimdi de İsrail’in “Kasap” lakaplı liderinin sonunu izliyoruz. İbret alabilene ne mutlu.

Filistin halkının sevindiğini izliyoruz günlerdir. Daha sevinmesinler mi? Ama maalesef dünyalılar, Kasap’ın kasaplığını kendilerine de yapmış olabileceklerini hayal edemeyecek durumda.

Sanki kendileri olsa yapmaktan çekinirmiş gibi. Kasap bu, herkese kasap. Herkesi ve herkesin çocuğunu kesecek “insan kılıklı yaratık” demek. Üstelik bu bir yakıştırma da değil, yaptıklarının basit bir sonucu.

Filistin Halkı’nın sevincine katılmamak elde değil. Anadolu’da yaşayan insanlar babasının, annesinin, bebeğinin öldürülmesine hiç te yabancı değillerdir. 20’lik delikanlıların, dul kalan 18’lik gencecik gelinlerin, şehit olan eşlerine sadakatin bir ifadesi olarak, ölene dek artık evlenmedikleri örneklere bakarsanız daha kolay anlarsınız Filistin Halkını.

Vatanları işgal edilen Filistin halkının duygularını her halde en iyi ve en kolay anlayacak insanlar bu topraklarda, Anadolu’da  yaşamaktadır. Onların sevinçlerini bu nedenle küçümsemiyor ve sevinçlerini paylaşıyorum.

Bir “Kasap” ölürse bir şey eksilmemiş, bir şeyler değişmemiş olabilir. Ancak dünya liderleri kendi ölümlerinin sevinçle karşılanmasından hoşlanmayıp belki daha doğru kararlar vermeye kendilerini zorunlu hissederler diye, sevinmek gerek.

Dünyada artık insan “Kasapları” yaşamasın olmaz mı? Bizim ve dünyanın kasaplara değil, “kim olursan ol yine gel…” diyenlere ihtiyacımız var.

Şaron’un kritik zamanının bir bayrama rastlaması da tesadüf olmasa gerek. Sanki Allah bir ders alalım diye bu işi bir bayrama rastlatmış gibi. Sanki Filistin halkına bir çifte bayram bahşetmiş gibi. En azından böyle hissederek, mazlumları Allahın unutmadığını hatırlatır gibi.

Ama Anadolu’da kötülere edilen bir bedduayı da hatırlamak istiyorum, “Sürünsün de ölmesin …” derler. Hatta burada “ölüm” kelimesini değiştirerek kullanırlar. Bedduayı tekrar ediyorum Şaron için, Anadolu’daki gibi…

Tüm halkların ve özellikle İslam halkalarının bayramlarını, Filistin Halkının da çifte bayramlarını kutluyorum.

 

Üye Panel

Kullanıcı Adı :
Şifre :