27 Aralık 2008. İsrail, Filistin’in elinde kalan son toprak parçalarından Akdeniz kıyısındaki Gazze’ye “geniş kapsamlı” hava harekatı başlattı. Sekiz gün sonra 5 Ocak 2009’da da kara operasyonuna başladı. Dilimiz zorladığı için böyle yazmak gerekiyor. Ancak gerçeği anlatmıyor cümleler.

Harekât denen askeri iş orduya, devlete veya büyük topluluk halindeki terör gruplarına yapılır. Gazze’de böyle bir şey yok. Daha doğrusu Filistin’de yok. Bunun tam ifadesi Filistin halkından birkaçyüz kişi veya birkaçbin kişi daha öldürme müdahalesi olabilir, bu da tam değil. Çünkü öldürülenlerin “kişi” dahi olmadığı görülüyor. Biz ve diğer dünyalılar, sıfır-ergen arası yaş grubu insanlara “çocuk” deriz, kız-erkek bilgisini belirtmeden. İki haftada 1000 insanın ölümü “insanca” olamaz.

Dünya sessiz. Türkiye birşeyler yapmaya çalışıyor... Sonuç yok. Pardon İsrail için var. Yine istediğini alıyor, her zamanki gibi. Alıyor, çünkü tek başına değil İsrail. Bu yapmakta olduğu “soykırımın” çok ortağı var. Tüm Avrupa, Mısır, Suudi Arabistan gibi İslam ülkeleri ve en önemlisi de Birleşmiş Milletler. Buna bundan sonra, hatta 1948’den beri “Birleşik Soykırımcılar” demek daha doğru olur sanırım. Sadece 5 tanesinin dediği geçerli olan, 194 tane üyesi bulunan, en az 150 tanesi soykırımcı olan ve şimdilerde Amerika’nın “serseri dayı” görevini yürüttüğü bir milletler topluluğundan ne beklenebilir? Ne yazık ki, başka bir kurum olmayınca tek sığınılan liman oluyor.

Toplam nüfusu 3 milyon yediyüz bin olan Filistin’in 1.5 milyonu cehenneme çevrilen Gazze’de yaşıyor. Soykırımı uygulayan İsrail’in ise iki ayaklı sayısı 7 milyon. Osmanlıdan kalma Filistin toprağı olan ve Filistin ve İsrail’in bulunduğu coğrafyanın çevresi Müslüman ülkelerle çevrili durumda; Kuzeyde Lübnan ve Suriye, orta bölgede Ürdün, güneyde Mısır ve Ürdün var. İsrail’in, neredeyse silahsız ve abluka altında bulunan Filistin halkına karşı, uluslararası anlaşmalara göre savaşlarda kullanılması yasak olan misket bombası, beyaz fosfor bombası gibi korkunç silahlar kullanılmasına bazı “iyi ve büyük(!)” ülkeler kınama yayınlıyor. Müslüman ülkeler dahil.

Saldırılan Gazze’de yaşayan, daha doğrusu yaşadığı varsayılan 1.5 milyon halka 1.5 milyar nüfuslu Müslüman dünya kınama ile yetinemez. Veya bunlara Müslüman denemez. Gazze veya diğer yerlerde yaşayan halk için “kınama” tek kelimeyle “saçmalık” tır. Oraya derhal ve göz kırpmadan asker ve silah gönderilmelidir. Fakat hiç bir dış bağlantıya izin vermeyen, yardım kuruluşlarının yiyecek kesin yasak da, ilaç ve tıbbi yardımlarının Filistin halkına ulaşmasını engelleyen İsrail’in buna izin vermesi mümkün değil. Bunun için asker ve silah yardımlarının doğrudan İsrail güçleriyle karşılaşacakları yerlere ve silahları da hedeflere teslim etmek gerekiyor. Bu kadarını yapamayacak kadar onursuz toplulukların, hele “Müslüman Ülke” adını kullanarak yaşama hakları olamaz. Zaten yakın bir gelecekte de olmayacak.

Türkiye’ye gelince. Bu olayda gösterilen devlet tepkisi yerinde fakat anlamlı değil. Siz bir yığın anlaşma yaptığınız, savaş uçaklarınızı modernize ettirdiğiniz ve Güneydoğu için istihbarat isteyerek yumuşak karın oluşturduğunuz bir terör grubuna nasıl söz geçirebilirsiniz? Gördüğünüz gibi olmuyor. Dostu düşmanı zamanında belirlemek gerekiyor. Medeniyetten nasibini almamış canilere sadece aynı tür ve kalitedeki silah ile dert anlatılabilir. Bu tarihten sonra asker veya sivil hiç bir İsrailli’nin yaşama hakkının saygın ve kutsal olmadığını düşünmek haksızlık olmaz sanırım. Çünkü insanlar, başka insanlara böyle davranamazlar. 12.01.2009

 

 

Üye Panel

Kullanıcı Adı :
Şifre :